14 Mayıs 2024, 00:35:28 *
Merhaba, Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya üye olun.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
Duyurular:
 
   Ana Sayfa   Yardım Oyunlar Ara Takvim Bağlantılar Giriş Yap Kayıt  
Sayfa: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 »
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hikayeler ve Guzel Sozler  (Okunma Sayısı 135010 defa)
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« : 31 Ağustos 2006, 12:41:20 »

Pek çok Akdeniz ve Güney Amerika ülkesinde uygulanan "Siesta" yani öğle uykusu uygulaması Türkiye'de de olmalı mı? Öğle uykusunun çocuklara ve yetişkinlere sağladığı faydalar neler? Öğle uykusu ömrü uzatır mı?

Öğle uykusu ile ilgili tüm bu merak edilen soruların yanıtını, Memorial Hastanesi Uyku Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Turan Atay verdi.

Öğle uykusu vücuda ne gibi yararlar sağlar?
Kişinin 24 saat içerisinde uykuya yatkın olduğu dönemlerden biri de öğle uykusu saatleridir. Öğle uykusu, en az gece uykusu kadar insan vücuduna yarar sağlar. Gece yeteri kadar uyumuş, gündüz de öğle uykusu uyuyan bir kişinin vücudu tazelenir, performansı artar, düşünme ve problem çözme yeteneği hız kazanır.

* İnsan vücudu en çok hangi saat dilimlerinde uyku ihtiyacı duyar?
Gün içerisinde iki kez vücut ısısı düşer. Birisi sabaha karşı 03.00 sıralarında, diğeri ise öğleden sonra 14.00- 15.00 saatleri arasında olur. İnsanların öğle yemeğinin ağırlığına bağladığı bu rehavet dönemi, aslında vücudun uykuya en meyilli olduğu saat dilimidir. Bu saat aralıkları uykunun en kaliteli olduğu zamandır. Kaliteli uyku, insan vücuduna uzun süre uyumaktan çok daha fayda sağlar.

* Genetik faktörlerin uyku üzerinde etkisi var mıdır?
Genetik faktörlerin uyku üzerinde büyük etkisi bulunur. Kimi insan 13-14 saat uyusa da uykusunu alamaz, kimi ise 4- 5 saatlik bir uykuyla günü zinde geçirebilir. Aynı şekilde uykuya dalma ve uyanma saatleri de genetik faktörlerden etkilenir. Bazıları geç saatte yatıp geç kalkmayı, bazıları da erken yatıp erken kalkmayı sever.

* En çok kimler öğle uykusuna ihtiyaç duyar?
İmkanı olan herkesin öğle uykusuna yatması önerilir. Ancak özellikle çocukların öğle saatlerinde mutlaka uyumaları gerekir. Çocukluk çağında öğle saatlerinde alınan kaliteli uyku, beyin ve vücut gelişimi için büyük önem taşır. Burnu tıkalı olan çocuklar uykularını tam olarak alamadıkları için, vücutları tam gelişemeyebilir.

Öğle uykusunun süresi ne kadar olmalı?
Çocuklar yaklaşık 1-2 saat öğle uykusuna ihtiyaç duyar. Erişkinler içinse 15-20 dakika yeter. Ancak bazı insanlar geceleri dahi uyuyamaz. Bu tip insanlara öğle uykusu kesinlikle tavsiye edilmez. Çünkü gündüz saatlerinde kısa bir süre dahi uyusalar, gece uyumaları çok daha zorlaşır.

* Birçok sıcak ülkede uygulanan 'siesta'nın önemi nedir?
Pek çok Akdeniz ve Güney Amerika ülkesinde saat 14.00- 16.00 arasında 'siesta' uygulaması yapılır. Siesta, sıcak ülkeler için çok doğru bir uygulamadır. Öyle ki, öğle saatlerinde kişilerin yaşadığı yorgunluğu engellemek için, kısa süre de olsa uykuya ihtiyaçları olur. Bu uyku, kişilerin uyuşuk bir şekilde çalışacaklarına, uykularını almış dinç bir şekilde çalışmalarına ve çok daha verimli olmalarına neden olur.


Ntvmsnbc
 
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #1 : 31 Ağustos 2006, 12:55:40 »

>>  Yasli bir bey, sabah erken evinden çikmis, yolda ilerlerken, bir
>>bisikletlinin kendisine çarpmasi ile yere yuvarlanmis ve hafif
>>yaralanmis. Sokaktan geçenler yasli beyi hemen en yakin saglik
>>birimine ulastirmislar.
>>
>>  Hemsireler, adamcagizin yarasina pansuman yapmislar, ama "biraz
>>beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kirik veya çatlak olup
>>olmadigini inceleyeceklerini" söylemisler.
>>
>>Yasli bey huzursuzlanmis, 'acelesi oldugunu istemedigini' söylemis.
>>Hemsireler merakla acelesinin sebebini sormus.
>>
>>Adamcagiz da 'karim huzur evinde kaliyor her sabah onunla kahvalti
>>etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum' demis.
>>
>>  'Karinizin, siz gecikince merak edecegini düsünüyorsunuz herhalde'
>>demis hemsire.
>>
>>  Adam üzgün bir ifade ile 'ne yazik ki karim Alzheimer hastasi ve
>>benim kim oldugumu bilmiyor' demis.
>>
>>  Hemsireler hayretle 'madem sizin kim oldugunuzu bilmiyor neden
hergün
>>onunla kahvalti yapmak için  kosusturuyorsunuz' demisler.
>>
>>  Adam buruk bir sesle 'ama ben onun kim oldugunu biliyorum' demis.

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #2 : 31 Ağustos 2006, 16:23:48 »

İki şey seni "vasıflı insan "yapar:
           1 İradeye hakim olmak
           2 Uyumlu olmak

           İki şey sana "e değer" katar:
           1 Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
           2 Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

           İki şey seni geri bırakır:
           1 Kararsızlık
           2 Cesaretsizlik

           İki şey seni kaşif yapar:
           1 Vasıflı çevre
           2 Birazcık delilik

           İki şey senin ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
           1 Baskın yeteneği bulmak
           2 Cidden sevdiğin işi yapmak

           İki şey başarının sırrıdır:
           1 Ustalardan ustalığı öğrenmek
           2 Kendini güncellemek

           İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
           1 Niyetin saf (halis) olması
           2 Ruhsal farkındalık

           İki şey seni milyonlarca insanlardan ayırır:
           1 Problemin değil çözümün parçası olmak
           2 Herşeye yeni (özgün,farklı)bakış açısıyla yaklaşabilmek.

           İki şey gelişmeyi engeller:
           1 Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit)
           2 Felaket odaklılık

           İki şey çözüm getirir:
           1 Tebessüm (gülümseme,sırıtma veya kahkaha değil!)
           2 Sükut (susmak)

           İki şey"kalitesiz insan"ın özelliğidir:
           1 Şikayetçilik
           2 Gıybet,dedikodu

           İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
           1 Bakış açısını değiştirmek
           2 Empati yapmak (muhatabın yerine kendini koymak)

           İki şey yanlış yapmanı engeller:
           1 Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
           2 Kul hakkından korkmak

           İki şey seni gözden düşürür:
           1 Demagoji (laf kalabalığı)
           2 Kendini ağıra satma (övme,vazgeçilmez gösterme vs..)

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #3 : 31 Ağustos 2006, 16:26:26 »

HIRS VE KİBİR

Ulu bir kavak agacinin yaninda bir kabak filizi boy göstermis.

Bahar ilerledikçe bitki kavak agacina sarilarak yükselmeye baslamis.
Yagmurlarin ve günesin etkisiyle müthis hizla büyümüs ve neredeyse
kavak
agaciyla ayni boya gelmis.
Bir gün dayanamayip sormus kavağa:

"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"10 yilda" demis kavak
"10 yilda mi?" diye gülmüs ve çiçeklerini sallamis kabak
"Ben neredeyse 2 ayda seninle ayni boya geldim bak!"
"Dogru" demis agaç "dogru"
Günler günleri kovalamis ve sonbaharin ilk rüzgarlari basladiginda
kabak
önce üsümeye sonra yapraklarini düsürmeye, soguklar arttikçada  asagiya
dogru inmeye baslamis.
Sormus endiseyle kavaga:


"Neler oluyor bana agaç?"
"Ölüyorsun" demis kavak
"Niçin?"
"Benim on yilda geldigim yere sen iki ayda gelmeye çalistigin için"

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #4 : 31 Ağustos 2006, 16:37:57 »

BİR MiSYONERiN Türkiye ANILARI...       )
>8 Temmuz
>İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla  havaalanından
>kalacağımız eve giderken  hayli uyarıcı bilgiler aldım; "Hemen başlama,
>biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir millettir" filan diye
>bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim.Bir dakika bile zayi edilmemeli;
>görev kutsal, görev ağır.
>
>9 Temmuz
>Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile.Adam parkta
>öylece oturuyordu. Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek
>saatlerce dinlerken ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden
>simitçi, sonradan o adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu
>ama olur öyle şeyler.
>
>11 Temmuz
>Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor. Mânâsız bir ısrar
>bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki  burada.Çorap almaya inmiştim
>semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve dönerken artık benim altılı
>çelik tencere takımım vardı. Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl
>olsa. Tencereci arkadaşa müjdeyi tebliğ ettim."Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya
>can fedâ." dedi, ben ağladım. Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek;
>hatta bana bir adres bile verdi. O adrese gidersem bir sürü insanı misyona
>katabilirmişim.
>
>21 Temmuz
>Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı ihtiyatkârlık
>yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten.
>Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı
>katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar,
>mobilyasız bir salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa
>başlarken biri parmağıyla  "sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir adam
>çıkıp salona gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam
>konuşmaya, bir nevi vaaz  vermeye başladı. Şöyle bir dinledim; eh fena
>şeyler değil. Toplantıdan sonra herkes birbirine sarıldı, yeniden çay ikram
>edildi.  Burayı sevdim, yarın da geleceğim.
>
>2 Ağustos
>Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları misyona
>kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz "İsa dedin de
>aklıma geldi." deyip çok  tatlı bir bahis açtı. Öyle güzel anlatıyor ki
>başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra ortaya sofra geldi. Yemek
>yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık!
>
>12 Ağustos
>Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun" diye sıkıştırıyor.
>"Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi  geliyor, meditasyon
>yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam?
>
>6 Eylül
>Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler yapıyorlar,
>nasıl ibadet  ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım var
>cemaatten. Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda.Tuvaletleri pek
>temiz değil ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların
>hepsini Protestan etmezsem bana da Mahmut demesinler!
>
>16 Eylül
>"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim.
>Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. Şimdilik sesimi
>çıkarmıyor, toplantılara muntazaman  devam ediyorum; ezan okununca "Hadi
>camiye gidelim, Mahmut." diyorlar,  gidiyorum. "Neler okuyorsunuz fısır
>fısır?" diye sordum. Öğrettiler. Fatiha çok güzel  bir sûre. Tommy'e de
>öğretmeliyim.
>
>1 Ekim
>Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar, Müslüman
>yapacaklar enayi." diye çıkıştı.  İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü
>öğrenmeye çalışıyorum Pastör Tommy." dedim. "Sırlarını öğrendiğim an,
>bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu' ndan denize sokup cümlesini
>birden çatır çatır  vaftiz etmezsem bana da Mahmut demesinler." dedim. "Çık
>dışarı aptal." diye kovdu beni. Misyondan gelen aylığımı da kesti. Vermezse
>vermesin, cemaatteki arkadaşlar aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi
>ucuz bir otelde geçirdim.Bugün Mecit'in evine taşınıyorum. Az kaldı, az..
>Dayan, oğlum Mahmut!
>
>6 Kasım
>Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm, Mahmut." dedi, "Nurlar
>içindeydin, hidâyet nasip oldu sana, ne mutlu." dedi.Tabii, aldırış
>etmiyorum, fakat hoşuma gitmedi de değil.
>
>9 Kasım
>Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını
>topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum. Kuşlukla
>öğle arasında tefsir dersleri  yapıyoruz.Beni artık iyice kendilerinden
>zannediyorlar.
>
>21 Kasım
>Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in
>teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca kıydı
>sağ olsun. Sünnet dediğin ise sinek ısırığı  gibi bir şey zaten, çabucak
>geçti.Bu sabah yolda Tommy ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni
>defterden sildiler." dedi. Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. 
>Benim din değiştirdiğimi sanıyor, gerzek. Halbuki ben...
>
>28 Kasım
>Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor.Hac
>kayıtları  kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerindenvize
>alır giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle birlikte
>yaşamak istiyorum oysaki.
>
>19 Aralık
>Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda.Yav, bu
>Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam, fakat ne bileyim çok modern bir duruşu
>var gibi sanki; hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim." şeklinde bir
>dayılanma.Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay
>sonra çıkıyor:
>
>"İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar".
>Yayıncım, "Fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor.
>
>"HAMD OLSUN"
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #5 : 31 Ağustos 2006, 16:43:09 »

ne yaparsan yap ne olursan ol öleceksin. Insan ölümlü bir yaratıktır. Insan öleceğini bilir. Belgesellerde gördügün kaplanlar aslanlar gibi değil.Belgeselde gördüğün kaplan, aslan hep koşacam zannediyor. O erkek aslanı görmüyor musunuz. Fönlü böyle. Artık ormanda nerede buluyorsa fönü. Bizimki daha kompleks bir yaşam. Öleceğini biliyorsun ve sıklıkla unutuyorsun. Hani ölümden dönenler anlatır ya; bir ışık geldi falan diye. O, kıça tıkılan pamuk.
SENIN inancını bilemem. Istersen toteme tap. Herkes ölecek. Mahşer var ya. Orası işte. Kıyamet kopsun herkes orada olacak. Büyük bir kokteyl gibi düşünün. Ilk gün imza almaktan anan ağlayacak. Herkes orada çünkü. Aaa Sezar.
 REENKARNASYONA inananlar var. Yok öyle bir şey. Hep şöyle yapıyorlar. Önceki hayatımda Rus Çariçesiydim Hiç o.. olan yok. Hiç duyuyor musunuz, Önceki hayatımda taksi şöförüydüm....Herkes kral...
 
HERKES yanacak dediğim bir kişi hariç. O da Fedon. Çünkü Fedon daha fazla yanamaz. Fedon artık limitte onu direk cennete alacaklar.
 TÜRK Hava Kurumu bizim memleketin en iyi çalışan kurumu. Kurban derisini veriyorsun ondan uçak yapıyor. Artık nasıl katlıyorsa. Bi de tuzlarsan F-16 oluyor diye bir geyik var ama yalan olmasın.
ASKERDE seni mesleğinle yönlendirirler. Terzisin terzi yaparlar. Atom mühendisiysen gazinoda televizyondan sorumlu olursun. Şahsına santral kuracak değil ya...
 GENÇLIĞIN bir lafı vardır, En verimli çağımda askere aldılar Sanki herifi soğuk füzyonu bulurken götürdüler. Bunu söylediği zaman komik durum oluyor. Ama günde sekiz saat antrenman yapması gereken baleti 8 ay botla gezdirirsen Kuğu Gölünden manda bokuna transfer olur. EN verimli çağımda askere aldılar. Ne yapıyordun ki?
Verimli verimli evde oturuyordum. Ulan ben para basıyordum beni aldılar askere.
 NIYE bedelli yapmadın diyorlar. 15 bin mark veriyordun 28 gün yapıyordun. Ben hiç para vermeden 550 gün yaptım. Bir de orada olanı biteni anlatıyorum senede 2 milyon dolar kazanıyorum. 28 günlük birikiminle sıngle çıkaramazsın.
100 erkek yan yana yatıyorsun abi.Kalabalık bir erkek topluluğu demek, başka bir organizma demek abi. Kadın olmasa bok içinde yüzeriz. Kadin kendine özenmen için sebeptir. Deodorant mı at gitsin. Konyalı arkadaşına koksan ne olur ya. Ayaklarını haftada bir mi yıkıyorsun. Ayda bir yıka. Kim senin mantar yetiştirmene birşey diyebilir. Askerliği yapmış olan o kokuyu bilir.
 DENIZ Harp Okulunun kuruluş yıldönümünde sahneye çıkıyorum. Ilk mezunlar da gelmiş. Nasıl bir yaş ortalaması anlatamam. Ilk 20 dakika eski Türkçe anlattım.
Filhakika, buna mukabil bir sonraki latifede buluşmak üzere. Benden sonra Ajda Pekkan vardı, söyle sundum: Yeni yetenek Ajda Pekkan. Abicim sıfır reaksiyon. Herkes onaylıyor. Bu kız çok tutacak diyorlar.
 14 Mart Tıp Bayramında doktor arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Bizde sperm bankası var mı diye sordum. Yok dediler. Dedim isabet. Içinde banka lafı geçtiği için biri hortumlar rezillik olur.
 Benim işim hakkaten zor mesela evde espri yapamıyorum. Eve iş getirme diyorlar..........


    C.Y.


Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #6 : 31 Ağustos 2006, 16:48:49 »

         KÖYLÜ
>>
>>   Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir
kaya
>> koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?.
>>
>>         Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray
>> görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi
kayanın
>> etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle
>> eleştirdi.
>>
>>   Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
>>   Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
>> Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına
>> sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama kayayı da
yolun
>> kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzere yere eğildi
ki,
>> kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı... Kese altın
>> doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde:
>>   Altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
>>   Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders
almıştı.
>>   "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir
fırsattır..."

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #7 : 31 Ağustos 2006, 16:54:23 »

Bir zamanlar, Uzak Dogu'da, artik yaslandigini
>ve yerine gecenek
>birini
>secmesi gerektigini dusunen bir imparator
>varmis. Yardimcilarindan
>ya da
>cocuklarindan birini secmek yerine; Kendi
>yerine gececek kisiyi
>degisik
>bir
>yolla secmeye karar vermis.
>
>Bir gun, ulkesindeki Yetenekli ve akilli tum
>gencleri cagirmis ve:
>
>"Artik tahttan inip yeni bir imparator secme
>vakti geldi. Sizlerden
>birini
>secmeye karar verdim." demis.
>
>Gencler sasirmislar, ancak o surdurmus:
>
>"Bugun hepinize birer tohum verecegim. Bir tek
>
>tohum... Ama bu cok
>ozel
>bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi,
>sulayip buyutmenizi
>istiyorum.
>Tam bir yil sonra buyuttugunuz o tohumla buraya
>geleceksiniz. Sizi,
>yetistirdiginiz o tohuma gore degerlendirip,
>birinizi imparator
>sececegim."
>
>Saraya cagirilan genclerin arasinda Ling
>adinda biri de varmis. O
>da
>digerleri gibi tohumunu almis... Evine gidip
>heyecanla olayi
>annesine
>anlatmis. Annesi bir saksi ve biraz toprak
>bulup, onun tohumu
>ekmesine
>yardim etmis. Sonra birlikte dikkatlice
>sulamislar. Her gun sulayip
>buyumesini bekliyorlarmis.
>
>Yeterince zaman gectikten sonra diger gencler
>
>tohumlarinin ne kadar
>buyudugunu anlatirken, Ling hayal kirikligi
>icinde, kendi tohumunda
>hicbir
>degisiklik olmadigini goruyormus.
>
>Uc hafta, dort hafta,bes hafta gecmis... Hâlâ
>hicbir gelisme
>yokmus.
>Digerleri yetisen bitkilerinden soz ederken
>Ling cok uzuluyormus.
>Ä°mparatorun onu beceriksiz sanmasindan cok
>
>endiseleniyormus.
>
>Arkadaslarina da hicbir sey diyemiyor, sabirla
>bekliyormus.
>
>Sonunda bir yil bitmis ve genclerin
>yetistirdikleri bitkileri
>imparatorun
>huzuruna goturecekleri gun gelip catmis. Ling,
>annesine bos saksiyi
>goturemeyecegini soyleyince, annesi ona cesaret
>verip; saksisini
>goturup
>durust bir sekilde olanlari imparatora
>anlatmasini istemis. Ling,
>pek
>istemese de, annesinin sozunu tutmus ve bos
>saksiyla saraya gitmis.
>
>Saraya varinca arkadaslarinin yetistirdigi
>bitkilerin guzellikleri
>karsisinda sasirmis.
>
>Sonra imparator gelmis ve tum gencleri
>selamlamis.
>
>
>Ling, arkalarda bir yerlere saklanmaya
>calisiyormus.
>
>"Ne buyuk bitkiler, cicekler ve agaclar
>yetistirmissiniz. Bugun
>biriniz
>imparator olacak."
>
>demis imparator.
>
>Aniden arkada elinde bos saksisiyla Ling'i
>fark etmis.
>
>Hemen muhafizlarina onu one getirmelerini
>emretmis.
>
>Ling cok korkmus. "Sanirim beceriksizligimden
>dolayi beni
>oldurtecek."
>
>Ling one geldiginde imparator adini sormus.
>
>"Adim Ling." demis.
>
>Diger gencler gulusup onunla alay etmeye
>baslamislar. Ä°mparator
>
>onlari
>susturmus. Ling'e ve elindeki saksiya dikkatle
>bakip kalabaliga
>dogru
>donmus.
>
>"Yeni imparatorunuzu selamlayin. Adi Ling!"
>demis.
>
>Ling inanamamis. Cunku tohumunu yesertememis
>bile, nasil imparator
>olurmus?...
>
>Ä°mparator devam
>etmis:
>
>"Bir yil once burada herkese bir tohum verdim.
>Siz ekip, sulayip
>bir
>yil
>sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamis
>tohum vermistim. Asla
>buyuyemeyecek olan... Ling'in disinda herkes
>agaclar, bitkiler ve
>cicekler
>getirdi; cunku tohumun buyumedigini fark edince
>hepiniz onu bir
>baska
>tohumla degistirdiniz.
>
>Sadece Ling icinde benim verdigim tohum olan
>bos saksiyi getirme
>cesaret
>ve durustlugunu gosterdi.
>
>Beklentisi gerceklesmeyince umutsuzluga
>kapilsa da, durustlugunden
>vazgecmedi... Onun icin yeni imparatorunuz o
>olacak!"
>
>
>
>En sade dogrular mi?
>
>Rengârenk yalanlar mi?

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #8 : 31 Ağustos 2006, 16:57:01 »

Disi Aslan

Hayvanlar bir gün kim daha çok çocuk dogurabilir diye çekismeye
baslarlar.
Hep
birlikte disi aslana gidip danisirlar. "Sen kaç çocuk
dogurabiliyorsun?"
diye
sormuslar aslana. "Bir." diye yanitlar disi aslan. "Fakat ben aslan
dogururum."



DERSIMIZ;

NITELIK, NICELIKTEN ÖNEMLIDIR.



-----------------------------------------------------------------



YENGEÇ ILE ANNESI

"Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum" diye sorar anne yengeç
çocuguna.

"Düzgün yürüsene ! " der.

- "Pekala anne" der çocuk.

- "Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "



DERSIMIZ;

HAREKETLER SÖZLERDEN ÖNDE GELIR..



-----------------------------------------------------------------



ASLAN, KOYUN, KURT VE TILKI



Aslanin biri, bir koyunu yanina çagirir ve nefesinin kokup kokmadigini
sorar.

Evet ! ? diye yanitlar koyun. Aslan bu yanita kizar ve

koyunu oracikta parçalar.

Daha sonra kurda seslenip yanına çagirir, ona da ayni soruyu sorar.

Hayir ! ? diye yanitlar kurt korkudan. Ancak o da yagcilik yaptigi için

aslanin öfkesinden kurtulamaz.

Sira tilkiye gelmistir. Ayni soruyu tilkiye de sorar.

Tilkinin yaniti söyle olur;

- Üzgünüm, üsütmüsüm biraz, o yüzden burnum koku almiyor ! ?



DERSIMIZ;

AKILLI KISI TEHLIKELI DURUMLARDA KONUSMAZ !!!



-----------------------------------------------------------------



KAZLAR VE TURNALAR



Kazlar ve turnalar bir gün ayni tarlada yiyecek ararlarken birden

yanlarina yaklasmaya çalisan avciyi fark ederler. Turnalar daha çevik
ve

hafif olduklari için hemen uçarlar.

Oysa kazlar agir hareket ettikleri için avcidan kurtulamazlar.



DERSIMIZ;

YAKALANANLAR HER ZAMAN SUÇLU OLANLAR DEGILDIR..



-----------------------------------------------------------------





HASTA GEYIK



Yasli bir geyik hasta düser ve daha rahat otlayabilmek

için güzel otlarla dolu bir çalilikta yasamaya baslar.

Her hayvanla iyi geçindigi için pek çok

hayvan sik sik geyigin ziyaretine gelir.



Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya

baslayinca kısa süre sonra tüm otlar biter.

Geyik hastaliktan kurtulur ama yiyecek hiçbir seyi

kalmadigi için bir süre sonra açliktan ölür.



DERSIMIZ; SIZCE?

NOT: BU KONUDA HIÇ KATKI YAPILMAMISTIR.



-----------------------------------------------------------------



FARELERIN TOPLANTISI



Bir gün fareler bir araya gelirler ve baslarina musallat olan bir

kediden

kurtulma planlari yaparlar.

Pek çok fikir öne sürülür.

Hiçbiri kabul görmez.



En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayi önerir. Böylece

kedi kendilerine yaklasirken farkina varacak ve

kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafindan alkislarla onaylanir.



Bu arada bir kösede sessizce onlari dinlemekte olan yasli bir fare
ayaga

kalkar ve bu önerinin çok zekice oldugunu, basarili olacagindan hiç

kuskusu olmadigini belirtir.



Fakat, der, Kafami bir soru kurcaliyor. Aramizdan kim kedinin boynuna

çan

asacak Ney



DERSIMIZ;

IYI BIR PLAN YAPMAK AYRI, O PLANI GERÇEKLESTIRMEK

AYRIDIR. *





* Insanlar FELSEFE yi Çocukken MASAL dan,

* Sonra KiTAP lardan,

* ihtiyarlarlayinca da Arkalarinda Kalan YASAM larindan Ögrenebilirler
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #9 : 31 Ağustos 2006, 17:01:43 »

 Ninem diyor ki;
>>
>>- Kadın var taşı aş yapar, kadın var aşı taş yapar.
>>
>>- Ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa da ayaklarını uzatmış.
>>
>>- Kusuru söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.
>>
>>- Arazi eve yakın, at yere yakın, avrat ere yakın olmalı.
>>
>>- Kartal sinek avlamaz, köpek kuşa havlamaz; aklı olan gelin,
kaynanaya
>>hırlamaz
>>
>>- Susmak, dayanılması çok güç bir cevaptır.
>>
>>- Para; çoğu kapıyı açar, ama, kilitleyemez.
>>
>>- Cahil savaş davuluna benzer; sesi çok, içi boştur
>>
>>- Kar kuytuda, para pintide eğleşir.
>>
>>- Aşkın nevi bir, taklidi bin türlüdür.
>>
>>- Aşk kızamık hastalığı gibidir; insan ne kadar geç yakalanırsa, o
kadar
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #10 : 31 Ağustos 2006, 17:06:58 »

Konfüçyus'un aşk öğütleri

Konfüçyus'un eşlerin birlikte mutlu bir hayat sürmeleri için 14 öğüdü var.
Yüzyıllardır kulaktan kulağa yayılmaya devam ettiğine göre pek de yabana atılır, öğütler olmasa gerek.
1- Tedavi edilemez derecede romantik olun.
2- Birlikte kitap okuyun, elele tutuşun ve birlikte düzenli
yürüyüşlere çıkın.
3- Gülümsemeler bulaşıcıdır. Ona da bulaştırın.
4- Güvenilir bir sırdaş olun ve onu hiç kimseye şikayet etmeyin.
5- Onun en sevdiği çiçeği, rengi, müziği, şiiri ve yazarı bilin.
6- Ona, beklemediği hoş sürprizler yapın. Hiçbir neden yokken de kart ya da küçük aşk notları yollayın.
7- Birbiriniz için özel ve gizli takma adlar bulun.
8- Aşk, birlikte saçmalamaktır. Arada bir, birlikte sonuna kadar
saçmalayın.
9- Kimin haklı olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar
verin. Her tartışma sonunda barış anlaşmasını bir öpücükle imzalayın.

10- Sevdiğinizi yalnızca onun duyabileceği biçimde eleştirin.
Övgünüzü ise bütün dünyaya duyurun.
11- Bedeninize iyi bakın. Daima sağlıklı ve dinç olmayı hem kendinize hem de ona borç bilin.
12- Bir kucaklaşmadan ilk ayrılan siz olmayın.
13- Eş seçmek kitap seçmeye benzer, iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt
ilginizi çekebilir. İceriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur.

14- Aşk için evlenin. Hem eşinizin hem de kendinizin en iyi arkadaşı olun.
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #11 : 31 Ağustos 2006, 17:08:40 »

Her şeyi bildiğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

¨ Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!

¨ Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!

¨ Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri



dokusudur.
           
¨ Marilyn Monroe'nun altı adet ayak parmağı vardı!!

¨ İnekler merdiven çıkabilir ama inemezler!!

¨Ördeklerin "vak" sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse



bilmez!! >>>
            ¨Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi
gizliyor.

Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu
anlamamalarını sağlıyor...

¨ Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine



kullanılabiliyor  !!!
           
¨ Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz !!



(Bunu okuyanlarında %80'i deneme yapar)
           
¨ Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori



harcarsınız!! >>>
            ¨ Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.

¨ Üzerinde barkodu bulunan ilk urun Wrigley's marka sakızdı.

¨ Kupa papazi bıyıksız olan tek papazdır!.

¨ Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright



Kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
           
¨Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan



salatalardan  bir
            adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 USD kâr etmiştir.

Ve..... İşte ennnn önemlisi .

¨Kaplumbağalar popolarından nefes alabilirler!!
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #12 : 31 Ağustos 2006, 17:12:07 »

Howard, yoksul bir ailenin çocuguydu ve okul giderlerini karsilamak için kapi kapi dolasarak esyalar satiyordu. O gün hiçbir sey satamamisti ve karni da çok açti. Bundan sonra çalacagi ilk kapidan yiyecek birseyler istemeye karar verdi. Kapiyi açan sevimli genç bayani görünce utandi. Yiyecek bir seyler yerine
"Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnizca.
Genç bayan çocugun aç olabilecegini düsünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk sütü yavas içine sindirerek içtikten sonra
"Çok tesekkür ederim, borcum ne kadar?" diye sordu genç bayana.
Genç bayan,
"Borcunuz yok" diyerek yüzünde sicak bir gülümsemeyle devam etti;
"Annem, verdigimiz sefkat ve nezaket karsiligi olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi ögretti bize" dedi.
Çocuk
"O halde çok tesekkürler, yürekten tesekkür ederim size" dedi.
Howard Kelly evin önünden ayrildigi zaman kendisini yalnizca bedensel olarak degil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu.

Yillar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastaliga yakalanmisti. Yöredeki doktorlar çaresiz kalinca, hastaligi ile ilgili arastirmalar yapilmasi için onu büyük kente gönderdiler. Dr. Howard Kelly konsültasyon yapmasi için çagrildigi hastanin hangi kasabadan geldigini duyunca heyecanlandi.
Artik genç olmasa da yillar önce kendisine sevgiyle yaklasan bayani ilk gördügü anda tanimisti ve onun yasamini kurtarmak için elinden geleni yapti. Uzun süren tedaviden sonra bayan sagligina kavustu.
Dr. Kelly denetlemesi için önüne getirilen faturaya söyle bir bakti ve üstüne birseyler yazarak zarfin içine koydu ve hasta bayanin odasina gönderdi. Kadin elleri titreyerek aldi zarfi eline. Açmaya korkuyordu. Hastane faturasini asla ödeyemeyecegini ve geri kalan yasami boyunca bu faturayi ödemek için çalisacagini biliyordu. Sonunda zarfi açti ve faturaya ilistirilmis bir not dikkatini çekti. Kagitta sunlar yaziliydi:

"Hastane giderlerinin tamami bir bardak süt karsiligi ödenmistir
Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #13 : 31 Ağustos 2006, 17:13:51 »

HER ZAMAN BIR IZ BIRAK!

Yazan: Paulo Coelho



Kalemin hikâyesi

Çocuk, büyükbabasinin mektup yazişini izliyordu. Birden sordu:

“Bizim başimizdan geçen bir olayi mi yaziyorsun? Benimle ilgili bir
hikâye
olma ihtimali var mi?”

Büyükbaba yazmayi kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi:

“Doğru, senin hakkinda yaziyorum. Ama kullandiğim kurşun kalem yazdiğim
kelimelerden çok daha önemli. Umarim büyüdüğünde bu kalemi sen de
seversin.”

Çocuk kaleme merakla bakti ama özel bir şey göremedi.

“Iyi ama bu kalem benim hayatimda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farkli
değil ki!”

“Bu tamamen nesnelere nasil baktiğinla ilgili. Bu kalemin beş önemli
özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep
dünyayla barişik bir insan olursun.

“Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attiğin adimlari
yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanri’dir ve
her
zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir.

“Ikinci özellik: Zaman zaman her ne yaziyorsam durmam ve kalemimin
ucunu
açmam gerekir. Bu kaleme biraz aci çektirse de sonuçta daha sivri
olmasini
sağlar. Bu yüzden bazi acilara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acilar
seni
daha iyi bir insan yapar.

“Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanliş bir şey yazdiğinda bunu bir
silgiyle
silmene her zaman olanak tanir. Yaptiğimiz bir şeyi sonradan
düzeltmenin
kötü bir şey olmadiğini anlamalisin, aksine bu bizi adalet yolunda
tutmaya
yarayan en önemli şeylerden biridir.”

“Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kismi, kalemin yapildiği
ahşabi
ya da dişari yansiyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O
yüzden
her zaman kendi içine bakmali, en çok onu korumalisin.”

“Beşinci ve son özelliği ise her zaman bir iz birakmasidir. Ayni
şekilde sen
de hayatta yaptiğin her şeyin bir iz birakacağini bilmeli ve her
hareketinin
farkinda olmalisin.”

Logged
Karalar
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: karalar
Mesaj Sayısı: 1321



WWW
« Yanıtla #14 : 31 Ağustos 2006, 17:15:56 »

Hfraliren srısaı
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe,

kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş.

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.

Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.

Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

Bakın nasıl da duzgun okudunuz, ilginç değil mi?
Logged
Sayfa: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 »
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

MySQL ile Güçlendirildi PHP ile Güçlendirildi Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006, Simple Machines XHTML 1.0 Geçerli! CSS Geçerli!