19 Nisan 2024, 06:30:31 *
Merhaba, Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya üye olun.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
Duyurular:
 
   Ana Sayfa   Yardım Oyunlar Ara Takvim Bağlantılar Giriş Yap Kayıt  
Sayfa: 1
  Yazdır  
Gönderen Konu: Memleket meseleleri  (Okunma Sayısı 6990 defa)
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« : 28 Mayıs 2013, 09:39:32 »

Arkadaslar bu bir Gazetenin xxMxx Köse yazarindan  alinti. Herhangi bir siyasi görüsü icermiyor, yalniz bir terör uzmaninin Terör konusunda ki aciklamalari yer aliyor. Terör örgütlerinin amaclarini aciklayan kanatimce cok yararli bir sunus. Bir tartisma ortami yaratmak istemiyorum. Tekrar: Lütfen bir siyasi görüs olarak algilamayin.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Komisyona sunuş
Süreç devam ederken Meclis’te oluşturulan, “Çözüm Komisyonu” da çalışmalarına başladı. xxxCxx ve xxxMxx’nin üye vermediği bu komisyon da Öcalan’la yapılan görüşmelerde gündeme gelmiş bir konuydu. Meclis’te kurulan komisyona sadece xxxAxxx  ve xxxBxxx  partileri üye verdi. Bu komisyon, geçtiğimiz günlerde terör konusunda uzman olan Dr. Nihat Ali Özcan’ı dinledi. Özcan, komisyonun talebi üzerine bir sunuş yaptı.
Dr. Özcan’ın tespitleri, süreci anlamak açısından önemli bilgiler içeriyor.
648 terör örgütü
Dr. Nihat Ali Özcan, terör örgütlerinin dünyada akıbetine ilişkin dikkat çekici şu bilgiyi verdi:
“1968-2006 yılları arasında aktif olan 648 terör örgütünün yüzde 43’ü politik süreçlere dahil olarak dönüşüme uğramıştır. Yüzde 40’ı kolluk ve istihbarat örgütlerinin etkin çabaları ile sonlandırılmıştır. Yüzde 10’u politik amaçlarına ulaşınca, yüzde 7’si askeri müdahale sonucu sonlanmıştır. 10 binden fazla üyesi olan örgütler, bin veya daha az üyesi olan örgütlere göre daha uzun yaşamaktadır. Büyük örgütlerin başarı oranı yaklaşık yüzde 25 oranındadır. Ayaklanma stratejisi izleyen terör örgütlerini bitirmek son derece zordur. Yüzde 54’ü müzakere ile bitiyor, yüzde 21’i askeri güç ile bitiyor.”

PKK’nın büyük stratejisi
Dr. Özcan, sunuşunda PKK’nın faaliyetlerini iki döneme ayırıyor.
Birinci dönem olarak nitelendirdiği 1984-1995 arasında, PKK’nın yukarıdan aşağıya ulus inşası ve bağımsız Kürt devleti kurmayı hedeflediği tespitini yapıyor. Özcan, bu dönemde PKK’nın Marksist-Leninist Uzun Süreli Halk Savaşı Stratejisi izlediğini belirtiyor. Bu stratejinin üç aşamasını da silahlı propaganda, stratejik denge ve stratejik saldırı olarak tarif ediyor. Özcan, ikinci dönem olarak tanımladığı 1995 sonrasında ise PKK’nın bağımsız Kürt devleti amacından vazgeçtiğini açıkladığını anımsatarak, bu dönemin amacını şöyle ifade ediyor: “Aşağıdan yukarıya ulus inşa etmek ve aşama aşama aynı amacı gerçekleştirmek veya iktidara ortak olmak/egemenliği paylaşmaktır. PKK; organize, uzatılmış, askeri-politik ayaklanma stratejisi izlemektedir. Devlet otoritesinin meşruiyetini zayıflatmayı, geriletmeyi veya yok etmeyi amaçlar. Aynı süreçte paralel iktidar inşa ederek son aşamada ülkenin bir bölgesinde meşru iktidar/devlet/yöneten olmayı hedefler.”
Dr. Özcan’ın, “Çözüm Sürecini Anlamak” adını verdiği bu sunuşundaki bilgiler ve tespitler, sağlıklı değerlendirme yapabilmek açısından önem taşıyor.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #1 : 30 Mayıs 2013, 14:40:52 »

Ancak Üreten, Yeni teknojiler icad eden, düsünen, sorgulayan, Günlük yasamayip yüksek Refah sevyesini, Kültürünü, Islam ahlakini, Özgür bir Vatani gelecek nesillere miras birakan ve Yöneticilerinin verdikleri sözlerin takipcisi olan toplumlar, Medeni Toplum olarak varlliklarini sürdürebilirler. Bu Vasiflara sahip olmayan Toplumlar ya esaret icinde yasarlar veya tarihin sayfalarinda kaybolup giderler. Ömer Gül / Stuttgart Almanya
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 Asagidaki makale ALINTI'dir (Isimler Türk halki olarak degistirildi):
“Apo” İmralı’da yaptığı ilk görüşmede şöyle sormuştu: “Beni idam ederler mi?”
Apo kaçırılmış, İmralı’ya getirilmiş, yargılanmaya başlanacaktı.
İlk soru bu oldu: “Beni idam ederler mi?”
Savcının karşılığı: “Türkiye’de 15 yıldır Yargıtay’ın onayladığı idam kararları infaz edilmiyor!” oldu.
Öcalan endişeli, yine aynı soruyu sordu: “Beni idam ederler mi?”
***
Evet, Talat Şalk o günü hatırlamıştır.
O gün idamdan korkan “Apo”nun -kim korkmaz- bugün ’nun tespitleriyle; “74 milyon ağzına bakar hale gelmiştir!”
Kimdi bunun sorumlusu?
***
Türk halki da bunu soruyor:
“Pazarlığın ayrıntısı nedir, bilen var mı? Pazarlıkta neler görüşüldü bilen var mı? Kandil’de basın toplantısı yapılıyor. Herkes bilgi sahibi oluyor.” Evet, öyle barış için görüşeceksin, muhatabın bu insanlar.
Kabul edemiyorsun, bu günlerin geleceğini hatırlatanlara “Terörle bir yere varılmaz” diye koskoslanıyordun!
Ne oldu? O halde katlan!  Lakin katlanırken de barışın bedelini öğren, kimsenin “Barışa karşı” çıktığı yok!
Barışın bedelini öğrenmek istiyorlar, o kadar...
***
Bak, karşı tarafta kıpırdanma başladı, belli ki bir şeyler bekliyorlar, o kadar adam elde silah çekip gitmediler.
Ahmet Türk’ün söylediklerine kulak verin “Bizleri kandırmayın!” demeye getiriyor.
Onun için Kürtlere dikkat edin!  “Türkler” kuzu gibi...
(Alinti, Bazi ismler Türkhalki olarak degistirildi.)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
« Son Düzenleme: 30 Mayıs 2013, 15:10:36 Gönderen: Ömer Gül » Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #2 : 01 Haziran 2013, 16:38:14 »

Vatanin yüceligi insanlarin ahlak yüceligi ile mümkün olur.
Ülkemizde Makamlari Sereflendiren yöneticiler yerine, Makamlarindan sereflenen yöneticeler oldugu sürece, ne ahlak kalir ne düzen kalir, ne hirsizliklar son biulur nede Toplum huzur bulur.
Ömer Gül
Stuttgart/Almanya

Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #3 : 03 Haziran 2013, 09:45:27 »

Devletlerin, Bireylerin ve Tüm Siyasi örgütlerin zayiflamasi ve yok olmasi, En güclü olduklari zamanda aldiklari yanlis kararlar ile baslar.
Ömer Gül
Stuttgart/Almanya
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #4 : 03 Haziran 2013, 23:31:37 »

DALKAVUKLUĞUN SAĞLADIĞI ÇIKAR, DÜRÜSTLÜĞÜN KAZANDIRDIĞI FAYDADAN DAHA FAZLA OLURSA,O ÜLKE BATAR
Bir Dalkavuk Hikayesi:
Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman;
‘Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum’ dese, dalkavuğu da;
‘Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da
yesek’ dermiş. Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;
‘Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis
bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor’ dermiş.
Padişah; karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından,
kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe,
dalkavuk da göklere çıkarırmış…
Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil
yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın (P) harfinin gelmesini bile
yasaklamış.
‘Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü
anlamıyorum’ dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış;
‘Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım…’
Padişah, bir başka gün;
‘Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken
akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar… Anlamak mümkün değil!’
dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş:

‘Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi,
patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı… Adını bile duymaktan nefret
ediyorum…’

Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda,
dalkavuğa sormuş;

‘- Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere
çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da
bu kadar değişebilirsin hayret!..’

Dalkavuk da hemen yanıtlamış;

‘- Bana bak arkadaş… Bana bak… Ben patlıcanın değil, padişahın
dalkavuğuyum. Anladın mı?…’
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #5 : 05 Haziran 2013, 10:05:36 »

Büyük bilge Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’ye ve onun kişiliğinde geleceğin sorumluluk üstlenecek bütün devlet adamlarına yönelik olmak üzere dile getirdiği şu sözleri; siyasetçilerin, siyasette irade ve söz sahibi olarak  hükümet eden yöneticilerin ve hatta amir konumundaki her bürokratın göz ardı etmemesi gereken altın öğütler olarak kabul edilmelidir:
“- Ey oğul! Beysin, yönetensin, devletin  başısın! Bundan sonra öfke bize ve topluma; uysallık sana! Güceniklik, darılmak, sitem  etmek bize; sabırlı olmak ve gönül almak sana! Suçl amak, yanlışları göstermek bize; katlanmak, doğruları bulmak ve yapmak sana! Bu memleket;  yalnızca onu idare edenin, ailesinin, birlikte çalıştıklarının ortak malı değildir;  idaren altındaki herkesin , bütün milletin bu memlekette söz hakkı vardır. Her zaman milletinin varlığını hisset, sesini duy. Milleti diri, canlı tutan onu irfanı; bilgisi, görgüsü , görüşü, istekleridir. Milletine, her kim olursa olsun, sırt çevirme!”
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #6 : 07 Haziran 2013, 08:40:03 »

Halki etkilemenin en iyi yollarindan biri, kendi liderliginde , ülkenin, gercekte oldugundan daha büyük ve kuvvetli oldugununu, halkini  inandirmaktir. Bu bir kibir mücadelesidir. Böyle liderler ancak ücüncü dünya ülkerinde ve geri kalmis toplumlarda mevcuttur. Cünkü okumayan, düsünmeyen, yargilamayan bir kitleyi harekete gecirmek ve o kitleyi istedigi gibi yönetmek, ancak bu topumlarda hayat bulur. Bunun en bariz örnegini Hitler ve Musollini yakin tarihte bize göstermistir. Böyle toplumlarda halk düsünme yetenegini kaybeder ve yalniz hisleri ve o liderin verdigi talimatlar dogrusunda hareket eder. Ve sonuclari da vahim olur. Bu yolla Almanya sahip oldugu cografyanin büyük bir kismini kaybetti, Italya bilakis öyle. Peki osmanli imparatorlugu 1700’lü yillarindan  sora neden cökmeye basladi?
Ömer Gül
Stuttgart/Almanya
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #7 : 08 Haziran 2013, 14:23:24 »

Ülkenin yücelmesi ve Huzur bulmasi ancak dürüst, namuslu ve serefli insanlarin da, "yolsuzluk yapan, yetim hakki yiyen yöneticiler, hirzislar, serefsizler ve namuszuslar kadar", cesaretli olmasi ile mümkündür.
Ömer Gül
Stuttgart/Almanya
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #8 : 11 Haziran 2013, 00:44:17 »

Türkiye Cumhuriyetinde en cok ve hizli degisen sey "Gündem".
3-4  Hafta Öne Ergenokon davasi var idi
2 Hafta önce PKK ile barisi görüsmeleri tartisiyorduk
1 Hafta önce "Suriye" ile yatip kalkiyorduk.
Bugün "Gezi Parki" ndan baska konustugumuz bir sey yok.

Bir hafta sonra (tabiiki tahmin): Saros un cocuklarini konusur olacagiz!

Acaba birileri bizim aklimiz ile dalga mi geciiyor? diye düsünmeden edemiyorum.

En kolay yönlendirilen Toplumlar: tek kanaldan bilgilendirilen, yargilamayan, arastirmayan ve düsünmeyen'ler dir.
Logged
Ömer Gül
Aliçerçili
*
Offline Offline

Sülale: Gül (haci Mehmet Sulalesi)
Mesaj Sayısı: 107



« Yanıtla #9 : 11 Haziran 2013, 11:54:31 »

Ülkemizdeki olaylari ve sebeblerini iyi analiz edebilmek icin tarihten örnek almak gerekir.
Birinci Mesrutiyeti tetikleyen sebebler baslica Osmanlinin Borclari (Yani Bütce aciklari) ve Avrupa devletlerin den giren mallara düsük vergi alinmasi (Yani bugünün Gümrük birligi).
Birinci Mesrutiyetin ilani ve Tanzimat ve Islahat Fermanlarinin cikis sebeblerini ile günümüzde gelisen Ekonomik ve Uluslararasi iliskilerdeki paralellikler dikkatimi cekti ve siz doslarim ile paylasmak istedim.
Ve bizlere ilk okulda neden M.Kemal Atatürk'ün: "Yerli mali yurdun mali, her Türk onu kullanmali" deyimini ezberletiklerini hatirladim.
------------------------------------- Asagidaki yazi Alintidir------------------------------

1.Mesrutiyet
Birinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1876 yılında ilan edilen anayasal yönetime denir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik sorunları, 17. yüzyıldan itibaren toprak kaybetmesi ve sürekli bütçe açığı vermesiyle başladı. Avrupa devletleriyle imzalanan serbest ticaret antlaşmalarıyla ülkeye giren mallardan düşük gümrük vergileri alınıyordu. Bu hem devletin gelirlerini azaltmış hem de yerli sanayinin gerilemesine yol açmıştı. Ekonomik sıkıntıların yanı sıra, özellikle 1789 Fransız Devrimi'nin etkisiyle yayılan özgürlükçü düşünceler ve milliyetçilik akımı, Osmanlı İmparatorluğu’nu da sarstı. Balkanlar'da 19. yüzyılda bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıktı. Balkanlar'da ve Ortadoğu’da çıkar çatışmaları içindeki Avrupa devletleri ile Çarlık Rusya'sı da zaman zaman bu hareketleri desteklediler. Osmanlı sınırları içindeki Müslüman olmayan halkların durumlarının düzeltilmesi gerekçesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nu reformlar yapmaya zorladılar. 1839’daki Tanzimat Fermanı ile 1856’daki Islahat Fermanı’nın ilanları bu tür koşullarda gerçekleşti.
Logged
Sayfa: 1
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

MySQL ile Güçlendirildi PHP ile Güçlendirildi Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006, Simple Machines XHTML 1.0 Geçerli! CSS Geçerli!